“El-farah seb’ate eyyem vel huzn tulül ömr” Dedi yaşlı bir
kadın kendine.
(sevinç yedi gün sürer, hüzün bir ömür boyu)
Kırgınlıklarımızı nereye atacağımızı bilemiyoruz. İnsan
doğuştan hüzne yetenekli, neşeye zayıf. Bazen öfkeye bulanmış bir hüzn, bazen
kimsesiz, garip bir hüzn, bazen güze dolanmış sarı bir hüzn, ama değişmeyen
demir gibi soğuk ve sağlam bir hüzn.
Dünyanın çatısı olan göğün atına sığmayan koca koca
hüzünler. Ama biz bu yaralayan hüznümüzü, yavru kimsesiz bir kediyi sever gibi, eksik gedik bir sevgiyle
seviyoruz. Öyle ki dost… Bizi bu hüzünden ayırırsan bizde bir şey kalmaz. Biz
hüznümüzle var oluyoruyuz.