Ramazan-ı Şerif
On bir aynın sultanı Ramazan geldi, hatta bir haftası geride
bile kaldı. Ramazan ayı bir dönem daha sıcak yaz aylarına gelecek bu malum. Ama
bu bile Ramazan’ın o güzel maneviyatını gölgeleyemiyor bizler için. Süreli bir
yokluk anında, süresiz yokluklar çekenlerin hislerine misafir oluyoruz. Bunu
başka hiçbir anda yaşayıp anlayamayız.
Ramazanı tarif edecek en güzel kelime “sabır” olsa gerek. Bize sabretmeyi öğretebilecek
tek şeydir “oruç”. Kimileri varsın bizleri eski bir dinin, ağzı kokan bir avuç açları olarak görsün, biz
oruç tutanlar bunun hangi anlamlara geldiğini pekiyi biliriz. Biz bir tek kendi
nefsimizi düşman bilir, onu eğitmeye, onun elinde oyuncak olmamaya çalışırız, işte
oruçla gelen bütün çaba bunun içindir.
Biz oruçta sadece yediğimiz, içtiğimizin kıymetini değil,
zamanın da dakika dakika kıymetini anlarız.
İmsakla gelen bir günün nasıl göz açıp kapayıncaya kadar
akşam ezanıyla son bulduğunu görürüz. Hem Ramazan ayındaki her şeyin ayrı bir
tadı ayrı bir güzelliği vardır. Siz Ramazan pidesinin o şahane lezzetini sadece
iftar anında gerçekten hissedebilirsiniz. Suyun ne büyük, ne hayatı bir nimet
olduğunu yine Ramazanda fark edebilirsiniz.
Hz Lokman fikre, hikmete, ibadete dair reçeteyi şu sözde
vermiştir:
“Miden doyunca, fikrin uykuya dalar, hikmet susar, azalar
ibadetten geri kalır”
Mademki öyle işte oruç insanı daldığı uykulardan uyarmak, battığı
kuyularda çıkarmak içindir.
Sonra Mevlana hazretleri ise “ İnsanın asıl gıdası Allah’ın
nurudur ona aşırı ten gıdası vermek layık değildir. İnsanın asıl gıdası, ilahi
aşk ve ilahi akıldır” demiştir.
Sahiden de öyle değil midir? İnsan yedikçe yemek ister
doymak bilmez hiç. Oysa sonsuzluk gıdasının yanında, yeryüzü gıdasının lafı
olur mu hiç?
Olmaz elbet.
Bunun için inşallah bizler sonsuzluk gıdasını seçenlerden oluruz
sadece şu bir ay Ramazanda değil her ay, her gün, her saniyede.
Sümeyye