28 Eylül 2012 Cuma

Edebiyat varsa...

Ahşap bende huzur uyandırıyor hep.
Fotoğraf ve resmin savaşı gibi hani ahşabın betona ve metale olan direnci. Dünyanın metalleştiği ve betonlaştığı bir yerde ahşabın dokusunu ve kokusunu duyumsamak şahane güzel bir his.

Bir gezintide çekmiş olduğum ahşap evli fotoğraflara bakmak bile garip, anlaşılmaz bir huzur veriyor bana.

" Cennete duyulan özlem insanın insan olmamaya duyduğu özlemdir."
demiş Milan Kundera, işte ahşapta daha insanca bir özlem bendeki haliyle.
Umutla eş anlamlı bendeki sözlükte ahşap. Yaşamın insanın doğallığın olduğuna dair..
Ve bir alıntıcıkla bitirelim :)

(...) Ne olursa olsun, her şeyin anlamsız olduğu, her şeyden umut kesmek gerektiği düşüncesiyle nasıl kalır insan?.. Her şeyin anlamsız olduğunu söylediğimiz anda bile anlamlı bir şey söylemiş oluruz. Dünyanın hiçbir anlamı yoktur demek, her çeşit değer yargısını ortadan kaldırmak olur. Ama, yaşamak ve örneğin, yiyip içmek kendiliğinden bir değer yargısıdır. Ölmeye yanaşmadığı sürece, insan yaşamayı seçiyor demektir. O zaman da, görece de olsa, yaşamaya bir değer veriyoruz demektir. Umutsuz bir edebiyat ne demek olabilir? Umutsuzluk susar. Kaldı ki susmak bile, eğer gözler konuşuyorsa bir bir anlam taşır. Gerçek umutsuzluk can çekişme, mezar ya da uçurumdur. Umutsuzluk konuştu mu, hele yazdı mı, hemen bir kardeş el uzanır sana, ağaç anlam kazanır, sevgi doğar. Umutsuz edebiyat sözü birbirini tutmayan iki sözdür. Çünkü edebiyat olan her yerde umut vardır. (Vedat Günyol'un önsözde yer verdiği Camus'dan bir alıntı.)

26 Eylül 2012 Çarşamba

"Sen"


Tutsak




Koskoca bir Rus Edebiyatının miladıdır Puşkin. Ve işte parmaklıkların altına konup kalkan bir kartalı ve onunla ruhunun özgürlüğü arasında kurduğu benzerliği anlatan şiiri "Tutsak"






Tutsak

Zindandayım,nemli bir karanlıkta.

Beslediğim genç kartal,avluda,
Altında parmaklıkların çırpıyor kanatlarını
Gagalarken kanlı bir yiyecek parçasını,
Gagalıyor ve fırlatıyor,gözleri pencerede,
Sanki aynı arzuyu taşıyor benimle.
Bakışı ve çığlığıyla diyor ki tutsaklık yoldaşım:
''Vakit geldiartık,uçalım dostum,uçalım!
Bizler özgür kuşlarız,hadi davran!
O beyaz dağa doğru,daha öteye bulutlardan,
Denizin gökyüzüyle buluştuğu maviliklere,
Sadece benim ve rüzgarın ve gidebildiği o yerlere...''


A.Sergeyeviç Puşkin



25 Eylül 2012 Salı

Bir Tek



Gönülsüz, yüreksiz söylenen her söz, tatsız, yavan ve uzak.
Dostum, hiçbir dostu kaşından gözünden ötürü seçmedik. Birini seçtiysek eğer onda kendimizi gördüğümüz için. Ruhunun yakınlığı, kalbinin aydınlığı için. Nakit dostlukların, planlı ve karşılıklı anların canı cehenneme. Verdiğini devamlı aldığıyla tartanlar, siz evet, siz, bizden uzak durun olur mu?

 Birçok insanla birçok şekilde bir araya geldik. Elinde kalem kağıt, yaptıkları ve yapılanları ömrüne not düşenleri olduğu yerde bıraktık.
Neşeleri ve hüzünleri paylaşmayan insanlar omuz omuza da olsalar bir araya gelemezler. “Gecenin içinde fenerle yürümek, bulutlu günden iyidir” demişti okuduğum bir kitaptaki Afganistanlı kadın.  Sonra dönüp, Arroz’a “ İnsanlar seninle yemek yerse sana ihanet ederler ama bir köpek seninle yemek yerse  bil ki seni sevdiği içindir” demişti. Burada köpekleri mi övmüştü yoksa insanlarımı yermişti anlayamamıştım.

O değil de,en çok neye üzülüyorum biliyor musun? Fazlaca beklentileri için karşısındakini yargılayanlara. Birini seviyorsanız şayet onun yaptıklarınızı da seversiniz, ya da sevmelisiniz. Yok yaptıklarınız gözünüze batıyorsa sevginizi yoklayın ciddiyetle, emin olun ki bulamayacaksınız yerinde.
Ah dostum… Bakma durmadan saate baktığıma, karşında bir müsrif duruyor. Doğduğu saatten geri sayımının başladığını gördüğü bildiği halde bir zaman müsrifi…

Oysa dünya eskiyor, savurganca kullanılmış zamanla. Görünür olan her şey yitiyor zamanla.
Bir tek Eylül akşamların büyüsü dışında.

Sümeyye Günaydın

http://fizy.com/#s/1ah048

Düşüş.

  Küçücük bir çocuk avmde onlarca insanın içinde intihar etti bugün. Küçücüktü daha. Kimse yetişip tutamadı ellerinden. Tutup yaşamaya, so...